A LARRA – Carolina Coronado¹ – LARRA’YA Türkçesi: Samet Polat

A LARRA – Carolina Coronado

​¿Qué voz, pobre Mariano,
De mofa, de sarcasmo, de amargura,
Al que te ofrezco humano
Recuerdo de ternura,
Darás riendo en tu morada oscura?

Si la mujer que llora
Fue blanco del rigor de tu garganta,
¿Qué pensarás ahora
De la mujer que canta?
¡Ay! ¿qué dijeras de la nueva planta?

Al ver a la poetisa
Tú contemplaras su cabeza atento,
Y entre cruel sonrisa
Prorrumpiera tu acento:
“Aquí yacen el juicio y el talento”.

Porque estás muerto canto:
Vivo, Mariano, de tu pluma el vuelo
Diérame tal espanto,
Que no osara del suelo
Mi lira levantarse de recelo.

¿Qué digo? En este instante
Juzgo escuchar desde el profundo hueco
Tu voz agria y punzante,
Que aún en tu labio seco
Para rasgar las almas tiene un eco.

​“-Mujer ¿á qué has venido?
Al romántico yugo sujetada,
¿Ensayas tu gemido
En mi tumba olvidada,
Por ser luego del mundo celebrada?

El nombre de Mariano,
¿Es que presta sonoro consonante
A tu numen profano,
O vienes insultante
A escarnecer aún mi sombra errante?”

-¡Ateo desgraciado!
¡Víbora de las bellas ilusiones!
¡Genio desesperado!
¡Que al mundo no perdones
Ni aun las que eleva a ti santas canciones!

Vengo piadosa y triste
No a escarnecer tu nombre, respetado
Aun luego que moriste;
Vengo, escritor amado,
El libro a agradecer que nos has dado.

Si fue como tu vida
Horrible tu morir, de Dios es cuenta:
Tu historia dolorida
Dos páginas presenta,
Una que el mundo aplauda, otra que sienta.

​Lástima para el hombre,
Corona para el genio esclarecido.
Yo al invocar tu nombre
Al criminal Olvido
Para cantar al escritor querido.

Mira si el mundo es bueno,
Que en tu risueña pluma a las criaturas
Nos da hiel y veneno,
Y nuestras bocas puras
Gracias te dan por tales amarguras.

La risa convulsiva
En que a tu hablar rompemos, nos quebranta,
¡Oh guadaña festiva!,
Y en pago a pena tanta
Mira si el mundo es bueno, que aún te canta.

Pero de nuevo suena
A interrumpir mi voz tu voz burlona:
“Engañosa sirena,
Guárdate esa corona
Que ofrece el mundo necio a mi persona.

Sírvate de prendido,
Que más le cuadra a tu cabeza lisa
que a mi cráneo partido;
Coronas que mi risa
Excitan como tú, vana poetisa”.

-¡Oh! basta. Adiós, poeta,
Pues desdeñas mi ofrenda de armonía:
Hasta en la tumba quieta
Tu genio desconfía;
¡Hielas la pobre flor de mi poesía!

¡Que en los ángeles crea
Quien duda así de los humanos seres;
Que del cielo te sea
La gloria que tuvieres
Más grata que del mundo los placeres!

Badajoz, 1846

¹Çev. notu: İspanyol romantizminin en önemli kadın şairlerinden biri olan Carolina Coronado (1820-1911),
sadece edebî yeteneğiyle değil, aynı zamanda sıra dışı yaşamıyla da dikkat çeker. Hayatı boyunca geçirdiği
katalepsi nöbetleri nedeniyle defalarca ölü sanılmış, bu durum onda derin bir diri diri gömülme korkusu
yaratmıştır. Bu trajik ve “Poe’vari” tecrübe, şiirlerindeki yaşam, ölüm ve fânilik temalarına bir derinlik katmıştır.
Larra’ya ithaf ettiği bu şiir ise, döneminin erkek egemen edebiyat dünyasına meydan okuyan, hayranlık ile sitem
arasında gidip gelen cesur ve özgün bir sesin örneklerinden kabul edilir.

LARRA’YA
Türkçesi: Samet Polat

​Ey zavallı Mariano, hangi alaycı sesle,
Hangi kinaye, hangi acı kahkahayla
Cevap verirsin o karanlık dehlizden
Sana sunduğum bu şefkatli anıya,
Bu insanca, bu yumuşak hatıraya?

Ağlayan bir kadın olduysa öfkenin hedefi,
O keskin dilinin, o sivri öfkenin,
Şimdi şarkı söyleyen bu kadına ne dersin?
Bu cüretkâr sese ne olurdu cevabın,
Bu hiç görmediğin taze filize?

Bu şair kadını görünce, eminim,
Başını bir an olsun çevirmezdin ondan,
Ve zalim bir kıkırdamayla
Patlardı o bildik nidan:
“İşte burada yatıyor akıl ve deha”.

Sen öldüğün için söylüyorum bu şarkıyı,
Yaşasaydın eğer, ey Mariano, inan ki,
Kaleminin gölgesi öyle uçardı ki,
Utangaç çalgım yerden kalkmaya korkardı,
Çekingenlikle suspus olur, sinerdi.

Ne diyorum ben? Şu an bile duyuyorum sanki,
Mezarının o derin boşluğundan sesini.
O keskin, ruhları tırmalayan yankıyı,
Kuru dudağında bile hâlâ diriliğini
Koruyan acımasız, sivri sözlerini.

“-Kadın, ne diye geldin unutulmuş mezarıma?
Romantik heveslerin esiri olmuşsun besbelli,
Şöhret basamağı mı sandın bu kabri?
İniltilerini mi deniyorsun başucumda,
Yarın el âlem alkışlasın diye mi bu melodi?

Yoksa Mariano adı o ahenkli tınısıyla,
Bayağı ilhamına kolay bir kafiye mi oldu?
Ya da saygısızca, sırf aşağılamak kastıyla,
Huzursuz gölgemle alay etmeye mi geldin,
Söyle, niyetin bu mu, incitmek mi bu divane ruhu?”

-Seni bahtsız tanrıtanımaz!
Seni en güzel hayallerin engereği!
Seni umutsuz deha!
Ki affetmezsin dünyayı,
Sana takdim edilen kutsal şarkıları dahi!

Ben kederle ve rahmetle geldim buraya,
Alay etmeye değil, saygı duymak nâmına.
Ölümünden sonra bile unutulmayan sana.
Sevgili söz ustası, teşekkür etmeye geldim,
Bize armağan ettiğin o eserin hatırına.

Ölümün de hayatın gibi
Korkunç idiyse, bu Tanrı’nın bileceği iş:
Senin acı dolu hikâyen
İki sayfa sunar önümüze,
Biri alkışa tâbi, diğeri matem evi.

Fâniye acınır,
Aydınlık dehaya taç giydirilir.
Ben adını anarken,
Unutuş denen caniyi itip bir kenara,
Şarkı söylemek isterim o biricik yazara.

Bak şu dünyanın ne kadar iyi olduğuna:
Senin o gülen kalemin safra saçtı zehirle,
Acımadan vurdu biz zavallı kullarına.
Bizim masum ağızlarımızsa yine de,
Bu acımtırak için minnet duydu sana.

Sen konuşunca bizi boğan kasvetli kahkaha,
İçimizi parçalar, ey şenlikli tırpan!
Ve bunca acıya, bunca ıstıraba karşın,
Bak, dünya ne kadar iyi ki hâlâ
Şarkılar düzüyor sana, usanmadan.

Ama yeniden duyuluyor avazın,
Benimkini kesen o alaycı fısıltın:
Aldatıcı Siren,²
Sakla kendine o tâcı,
Şu ahmak dünyanın şahsıma serdiği cafcafı.

Tak onu kendi süsün diye,
Ki senin pürüzsüz başına daha çok yakışır
Benim yarılmış kafatasımdan ziyade;
Tıpkı senin gibi, ey boşboğaz şair kadın,
Sadece kahkahamı kamçılayan taçlar…

-Ah, yeter artık! Hoşça kal ey büyük şair,
Madem hor görüyorsun bu nağme adağımı.
Sessiz mezarında bile kuşkudan vazgeçmiyor dehan;
Sürekli bir güvensizlik, sürekli bir zan…
Şiirimin körpe çiçeğini donduruyorsun, aman!

İnsanlardan böylesine kuşku duyan bir ruh,
Varsın artık meleklerin varlığına inansın.
Ve dilerim ki göklerden sana inecek şan,
Dünyanın gelip geçici zevklerinden,
Daha tatlı gelsin!³

Badajoz,⁴ 1846

Kaynakça

Coronado, Carolina. Poesías completas. Yay. haz. Gregorio Torres Nebrera, Editora Regional de Extremadura, 1990.

² Çev. notu: Homeros’tan beri bilinen, şarkılarıyla denizcileri cezbedip felakete sürükleyen Sirenler kastediliyor.
Mecaz anlamda: aldatıcı, büyüleyici ama tehlikeli kadın figürü.
³ Bu şiirin özgünlüğüne dikkat ediniz; burada övülen kişi, hem bu övgüyü hem de ona hayranlık duyanların onu
anlama çabasını reddeder. Bu, Mesonero Romanos’un Yetmişlik Bir Adamın Anıları adlı eserinde yansıttığı,
alaycı ve iğneleyici bir Larra tutumunun çok temsilî bir örneğidir.
Çev. notu: Burada kastedilen Larra, 19. yüzyıl İspanyol yazarı Mariano José de Larra’dır. Metin, onun keskin ve
eleştirel üslubuna gönderme yapmaktadır.
⁴ Çev. notu: Badajoz, İspanya’nın batısında, Portekiz sınırına yakın bir şehir olup, Carolina Coronado’nun
doğduğu Almendralejo şehrinin de içinde yer aldığı, İspanya Krallığı’na bağlı Extremadura bölgesinde yer alan
bir ildir.

*Carolina Coronado’nun hem “A LARRA” şiiri hem de diğer yapıtları Türkçe’ye hiç çevrilmedi. Coronado “A LARRA” şiiriyle ilk kez Samet Polat çevirisiyle sitemizde kendine yer bulmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir