
Ali Yoksuz’un Orlando Art etiketiyle geçtiğimiz baharda yayımlanan Buluntu Şiirler adlı çalışması görsel işlerden oluşan bir derlem. Bir mobese kamerası gibi sokakları, dükkân camlarını, otobüs ya da kamyon arkalarını, yolları, kapıları vs. gözlemleyen Yoksuz’un radar gözü çeşitli kayıtlar alır. Bu kayıtları belirli anlamlar çıkarılabilecek şekilde başlıklandırarak düzenler. Bu işlerde herhangi bir deformasyona girişmez Yoksuz, görüntüleri ve şekilleri olduğu gibi bırakır.
Yoksuz’un işleri görsel bir kayıtla şehir yaşamını, sosyal medya akışını, gündelik hayatın akışında alelade bir görüntünün kaydını tutar ama odaklarında dilsel bir sunumun kaygısı olduğu da gözden kaçmaz. Görüntü, görüntülerin içeriğindeki dilsel sunum ve kısmen de başlıklar aracılığıyla rastlantının güldürüsünü görünür kılar. Büyük bir laf etmek istemem ama gündelik yaşam trajedilerin en büyüğü gibi geliyor bana. Tüm bir sanat uğraşısı da bu trajediyi aşmak, onu dönüştürmek ve daha katlanır kılmak adına yapılmıyor mu zaten?
Bilindiği gibi pareidoli, insanların belli bir forma sahip olmamakla birlikte bazı formları anımsatacak cinsten belirsiz, anlamsız ve rastlantısal şekil veya desenlere bazı anlamlar yüklemesi için kullanılır. Bulutlarda, duvar lekelerinde, priz deliklerinde, ağaç ve nesne yüzeylerinde vb. düzlemlerde çoğun insan yüzünü anımsatabilecek uyaranların yarattığı çağrışımlarda kendisini gösterir. Önceki öğrendiklerimizle rastgele gördüğümüz bir görüntü arasında zihnimizin maruz kaldığı, kendi kendisine oynadığı bir illüzyon oyunudur. Temelde görsel bir yanılsamadır yani. Yoksuz da bu şekilde gündelik yaşamın trajedilerinden bazı görüntülere yer vererek kaçmak ister çalışmalarında. Öte yandan yaşamı da bu şekilde tanımlamaya çalışmaz mıyız? Evren bir yüz, biz de onu anlamlandırmaya çalışan gözler değil miyiz?
Şu birkaç şiirde Yoksuz’un yapmaya çalıştığı şeyi açıklamaya çalışalım: “Buldumlar” adlı işinde, sekiz cildini gördüğümüz Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi’nin sırtlarında, her bir cildin içindeki ilk ve son maddeyi gösteren madde başlarının şiirsel bir kaygıyla kayda alındığını söyleyebiliriz. A ve F arasındaki harflerin a ve frib maddelerini içeren bu dizilimdeki kelime sırasını şu şekilde şekillendirebiliriz: A / amer, amer / avust, bezs / cami, cami / çırp, çırp / diş, diş / ergen, erger / frib. Tabii buradaki sırlama üzerinden bir anlam arayışına girmezden evvel şunu sormamız gerekiyor: Bu madde başlarının anlamlarına sadece bu kitaplardan bakarak mı ulaşmalıyız? Amer, avust, bezs, erger, frib sözcükleri anlamlarına hemencecik ulaşabileceğimiz kelimeler değil. Mutlaka bir araştırma isteyen kelimelerdir bunlar. Genel ağda yapılacak bir araştırma ile farklı anlamlara ulaşılabilir tabii ama Yoksuz’un görsel işi bunu mu ima ediyor acaba? Kapalı formda duran kitap ciltlerinde, sırtlarındaki maddelere dair asla ulaşılamayacak bir anlam zapturaptı vardır. Buradaki anlam olanaklarını okurun kendisine bırakarak kendiminkini saklı tutuyorum. “Ne çıkar?” adlı işindeki görselde bir binaya verilen iki farklı kapı numarasının alt alta çakıldığını ve yoldan geçen birinin bu iki numarayı toplama işlemi yaparak topladığını görürüz. Gündelik hayatın sıkıcılığından anlık bir rastgelişle kurtulmaya dair güzel bir buluntu. “Yüzler I” adlı işinde yer alan iki küçük görselden ilki, saç izlenimi veren bir lekenin altında çizilen bir yüz iken ikincisi duvara montelenmiş bir demir parçasındaki vidaların göz hissi uyandırması nedeniyle ortaya çıkan bir yüz imajıdır. Pareidolidir yani ikisi de. “Bağlanma problemi” adlı işinde ise doğalgaz ve elektrik sayaçlarının üzerinden bunlara bağlanarak gerileyen karmaşık kablolar ve borulardan hareketle verilen bu başlığın kent insanının sosyal ilişkilerine dair yarattığı kavramlara ironik bir göndermede bulunma amacını taşıdığını görürüz.
Buluntu Şiirler’deki tüm işlerinde belli bir espri ve ironi kaygısı taşıdığını görürüz Yoksuz’un. Harfleri döküldüğü ve bir yerinden kesildiği için “sek hasta” olarak okunan tabelanın başlığı, yaşamaya çalışan birinin ağzından çıkıyormuş gibi bir kurguyla verilir. Bu belge şiirleri de bu yüzden salt kurgusal değildir, baştaki yargımızı boşa çıkarmayacak derecede deformatif değilse bile çarpıtılmış işler olması bakımından buluntu olmaklığını sürdürür ve hep bir anlama göz kırpar: Yani soyut pareidoli, dilsel pareidoli, işitsel pareidoli…
