Başladı işte akşamın altın saatleri
su içsem şaraptır şimdi
Bu saatlerde çiçekler büyür kediler uyur
benim içime bir yol çıkar, yürüdüğümden başka
Bu saatlerde içim ışık ışık sevinç
dağlar yollar nehirler bana arkadaş
Ne söyler insana bir ölünün fotoğrafı
donmuş gözler ve bıyıklardan başka
bu saatler anlatır ölüleri
Bu saatlerde duyulur yaşama sevinci
bu saatlerde vurur aşkın çan sesleri
Bu saatlerde üstesinden gelinir ayrılığın
bu saatlerde ölüm yoktur hiç kimseye
Bu saatler tamir saatidir kırılan iradenin
bir demir dövülür su verilir çeliğe
Bu saatlerde uyanır içimdeki çocuk
salıncaklar atlı karıncalar sinemalar
Bu saatlerde hatırlanır en güzeli sevişmelerin
insan unuttuğu bir bulmacayı çözer yeniden
Devrimden ayrı düşmenin hüznü
bu saatlerde batar insanın içine
ve anlaşılır terk etmek devrimi
uyuyan bir devin yüzüdür
bir volkan patlar bir fay kırılır
yeniden yazar devrimi bir deprem
bu saatlerde hüzün coşkuya yenilir
Bu saatlerde yanaşır limanlara dev gemileri okyanusların
trenler bu saatlerde düşer demirden yollara
bir çocuk başını kaldırır üzünçten
bir ergen ah demez işkencede
büyüyenler korkuyu geride bırakıp
yeniden bakarlar tarihin en eski yüzüne
Ben şimdi kendimden bir parça koparıyorum
bu saatlerde yakıyorum kendimi kül olana dek
sonra karışıyorum insanların arasına
bir melek beni uyarana