Hüseyin Akgün – Antik Çağ Terapisi

‘Bekle’ tellerim titreşti

Gülüşün oturduğun yerde gülmekte

Ve ben öpmekteyim delicesine

Sürgülü zaman bölmelerim

Ardına atlamakta

Ve ben beklerken

Öptüğün yer titremekte

Başladı doktor çağlarını anlat:

Mısır, piramit, çöl de var. Kumlar da sarı

Kum tanesinin zaman sayıldığı Mezopotamya’da

Doğumuna milyonlarca kum tanesi saydım

Neyse ki gülüşün senden önce doğdu 

Antika sevgilerle inşa edilmiş piramitteydik

Sevgini taşıyacak kadar köle -kum tanesi büyüklüğünde-

İnanılmayacak kadar uzaylı -büyük taneli kum-

Ağaçlar yetişiyordu yağmur bilmeden

Sen bilmeden, insanlar bilmeden

-bireysel psikoloji kitaplarını antik mısırda yazdırmaktan suçlu olduğunu doktora söylemedim tabi-

Tutankhamun lanetini ben çürüttüm

Hiçbir mezarda ölmemiştin

Ve ben hâlâ ölmedim

Çok üşüyorum

Soğuk his olmaktan çıkmalı hiç yakışmıyor

Güzel temenniler canımı acıtıyor

Ve bu can çıkıntısı artık uyanmalı

Deli değilim, inanın, uzaylıyım doktor

Çağ’ımın sesi inceldi, zaman güneşe hediye edildiğinden beri

Matematiğimden kalan tek formülüyüm bu yolculuğun

Neyse ki bütün çocukların matematiği kötü

Doktor, çocukluğumuza inebilir miyiz?

Bekleyenler bir kapı için tüm hastalıklarını döktü

Bu gece işi gücü olmayan iyi insanlar

İyi insanlara oturaklık eden salonda bağırmakta:

“Deli değilim, inanın, uzaylıyım”

Deli değilsiniz, inanıyoruz, uzaylılar var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir