yüzün porselendendi esnemişti holokost
değişmişti hareket ayağımız yetişmiyordu
istedim dönsün gümüş bir istavroz gibi ay
dönsün göğsüne macar kırmızı
çelişsin tenimle.
yüzün çarçella
yüzün kaybedilmiş bir şey gibiydi
siyah bir dağ keçisi indirilirdi gölgemize
mavi karanlığa asılı dururdu hep bir mermi sesi
evler taranırdı selâhaddin düşerdi
açılırdı kapılar kimliğe ve kimsesizliğe
taşardı çukurundan bir nehir üç renk dökülürdü yüzünden:
guldexwin
guldexwin
guldexwin..
domların hikayesi en çok abdalları ilgilendirir
topal bir general görmüştüm
müthiş bir imparatora benziyordu.
yürürken tekleyişi müthişti – dönüp bakması
tepkisizliği beni çok ürkütüyor yüzü bir
fotoğraf gibi belgeliyordu anın ölümünü
-uzaktan bir ses-
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ!
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ!
müthişti
yoksa siz hâlâ öldüremediklerimizden misiniz
