Boz tepelerin vesvesesi bu
Obur kurtlar düşürüyor düşüncelerine
Hüzün sürüleridir geçip giden yüreğinden
Kalk ve silkelen, bir yenilgi değil bu
Tanrının merhameti kuşatıyor yeryüzünü, gülümse
Kaktüse çalan ilişkilerden,
dolunaysız gecelerden,
bir de şiirsiz cümlelerden daha kirliydi ümitsizlik
Yürü ve ardına bakma, bir direniş bu
Geçmişin ilmeğidir iradeni hunharca gasp eden
Oysa bir ayetin kudretinde saklıydı
imkânsızlığın tüm anahtarları
Göğe bak
ve yıldızların el çizgilerine
Görkemli bir asaletle
yaşamın ciddiyetini kutsuyor
kuşlar ve kızıla çalan bulutlar
Zamanla nasıl da değişip dönüşüyor her şey
Bir kaya iken küle dönüşüyor kof hezeyanlar
Gözünde yaş iken,
merhemine güneş damlattığın niş devaydı bastığın topraklar
Buğday başaklarının,
çamurla oynayan çocukların,
toza karışıp hakikati fısıldayan rüzgârın
Dicle ve Fırat’ın sana baktığı gibi bak
Cizre’nin seni tüm hüznü ve şifasıyla kucakladığı gibi
Gülümse, kalbinde şık cellatlar besleyen her yüze
Kalk ve sarıl
Bir zamanlar içinde beslediğin meşum cellada sarılır gibi
Biliyorsun
Hepimizin yarasını
tanıdık bir şefkat kabuklaştırır