durma, şah damarımdan öp beni tanrım
kentin gürültüsü sağır etti gözlerimi
havalar da kör etmek üzere ellerimi pasıyla.
ne savaşlar geçti içimden bi’ bilsen
biriktirip çoğunda mağlup olduğum.
doğuştan anarşisttim oysa, ruhumu taşladım
sonradan şair oldum adımı unuttum
bir çığdan sıyırdım yüzümü
“suya attım ben sesimi”
emekledim uzun zaman
kürtaj ederken yapraklarını Kasım
tanıdık duvarlara kazıdım kırılan sesimi.
kalbimin en siyah yerinden öp beni tanrım
kızaran narlarla uyuştu gecemin baldırları
ne gövdeler ne tenler eskittim bi’ bilsen
çoğunda yandım kandım…
karnımda açtığım yarıktan
iniltilerimi sırtladım, ezildim de ezildim.
tutkunun kızıllığına yataklıktan tutukluyum.
sol kaburgama üfle merhametini tanrım
ve hatırlat bana ey geyiğini yitirmiş gece
bir kış günü
yırtılırken kozası kırkıncı yaşımın
sessiz ve kadim bir yara gibi
fesleğenlerin rahmine gömeceğim
çıkrığı kırık kör kuyular taşlayan şiirlerimi.