Tanrı’m ne yazgıma sığıyorum ne gölgene
Başlarken yarısı kesildi sözün
İçimde büyüyen yol sürgit bir sessizlikle taçlandı
Bir yol olduğunu unuttum içimde
Bir hasara yol açtım, hasarıma bakıp aldandım
Kırılacak ne çok kemiği vardı güzelliğimin
Ona direnmedim
Sessizlik, oluşabilecek tüm kırıklara galip geldi
Nasılsa eskimeden kesildi yarısı sözün
Tükenmedi insan çalışmakla, sevmekle, yürümekle
İç savaşlar ilaçlandı gençlik düzeltildi iğnelerle
Toplumun kalitesine bakıldı, kontrol edildi bütün iç geçirmeler
Uykusuzluklar saptandı, atıldı insan bedeninden
Mümkündü artık dar bir yola sığmak
Sıkışmadığına inandırmak kör zihni, körpe hüznü
Atıl ruhlar öldürüldü, bir daha doğmamak üzere
Kalpler ıslah edildi, doyuruldu enjektörle
Şimdi şuradan bir gerçek havalandı göğe
Kimse iştahla açmadı ağzını, kimse yükselip kapmadı
Yerde olan bitenlere bir renk kazandırıldı, vakit kaybedilmedi
Zaman, katledilmiş bir sivildi bu savaşta
Yası tutuldu, adı yaşatıldı sokaklarda, parklarda
Kutsal bir oyuncaktı artık yaşam
Övgülere mazhar oldu, etrafını saran teller süslendi
Pası alındı, kırışıkları gerdirildi, önüne dünyalar serildi
Bir tek özü kendine gizlendi
Çirkinlik kendine yurt bulamadı yeryüzünde
Güzellik başkasının adıyla çağrıldı
Dikkat çekmedi rüyasını gizleyen derviş
Kehanetlere yer kalmadı hakikatten
Hakikat kimsenin adıyla çağrılmadı
Hâlâ inanılacak bir şeyler var mıdır dedi derviş
Göremediğimiz renkler de vardır dedi kalabalıktan biri
Mor ve kızılın ötesinde
-Halkımız buna bayıldı
İnsan havadan, sudan ve topraktan arındırıldı
İnsan kendinden kurtarıldı, sonra çoğaltıldı
Tüm olup bitenlere tepki gelmedi
Ayaklar zapt edildi, gidişler tökezletildi, kelimeler toplatıldı
Susanlar sustuğuyla, konuşanlar kustuğuyla cezalandırıldı
En önemli yerinde
Görüşme sonlandırıldı
Görüyor musun Tanrı’m
Senden bana ruhumu okşayacak tek kelime kalmadı