Yunus Emre Oğuz – Çocuk ve Geyik


Dün rüyamda boynuzları çiçek açmış bir geyik gördüm. Sabahı ateşlendim. Saçlarım ağırlaştı, gözlerime kadar battı. Babam demirciden çaldığı taş ile ezdi kulaklarımı. Annem, bir parça ekmekle tuz indirdi başımın üstüne. Gelecek olandan vakit çaldık. Aslında nehirde yıkanıp gelsem. Ya da yüreğimi yıkasam biraz. Geçecek olandan vakit çalsam. Üç gün önce görseydim, zorla yıkardım yüreğimi. Ama gelecek olan vaktimizi çalınca yalnızca bir kazan kaynattılar yanımda. İçine de kemiklerimi attılar. Kazandan bir kepçe içirdiler. Tadı, nehirli gecede üç kez babamı gördüğüm gibiydi. Biraz daha geç gelseydi gelecek olan, atları da saklardım ondan. Geyik ağladı. Çadırdan içeri biri girdi. Başımı okşadı on kez. Üç güne ölür dedi. Üç gün geçti üstümüzden. Atlar öldü küsmekten. Demirci de öldü taşa üzülmekten. Bir ben kaynadım çadırda bir kemiklerim kazanda. Ölmüş atların yelesi çabuk örülür. En mahrem yerlerimin bir ricası vardı. Tutku peşinden koşmak değil. En az sekiz on yıllık bir acıya; “yaşadım” diyebilmek içindi. Bir saf, hoş sevgiydi içimden akıp giden. Hepsinin gözlerinden sildim beni. Kazandan kemiklerimi toplayıp çadırdan dışarı çıktım. Arkamdaki seslendi, unutma dedi. Ekmeğini ve tuzunu da al yanına. Taşı sorunca demircinin mezarını gösterdi. Ekmeğim, tuzumla beraber boynuzları çiçeklenmiş bir geyiği bekledik.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir