i.
bir kırbaç gibi şakıyan şu güz karanlığı
ve kaygılı gecenin ayartıcılığı…
serçe parmağımda uyuyan kentler büyüttüm
acıyla ve hüzünle yunulmuş saatler dakikalar…
şiirlerin ömrünün uzadığını gördüm yana yana.
yana yana!
yanmalar icat ettim kendime yarı soyunuk gecelerde
güzel yanarım bilirsin harfler kucağımda ayaklanırken.
bu dünyaya ait değiliz sevgilim
bu derisi saçaklanan dökülen çağa:
iplerle yönetilen yönetim şekillerine
ve kanlı otoriter yapılara!
ii.
bütün vücuduma seni arzuluyorum
istemlice…
doldurup boşaltıyorum yorgun bir şilep gibi
içimin ağrısını b’ağrına.
bütün vücuduma
vücudumla seni
kavramlarına kavramlarımla
kırılma noktamız çatışan dudaklarımız olmalı
şehirlere bombalar düşerken durmadan!
diyorum ki; içsek tüketsek tüm okyanuslarını dünyanın: kurutarak.
vakitli vakitsiz selasını okusak tarihin bütün anakaralarda
“afrika dahil” asya dahil amerika hariç…
söylesene sevgilim
ne renk kokuyordur çocuk parkları şimdi
kırmızı mı siyah mı
yoksa yatalak bir mavi mi!
fıtratımızda var derimiz yüzülmüş hep…
tuz taşıyan bir bıçağın altında
tahrik olmuş diri soluğumuz:
İsa, incirine muhtaç…
yer yarılsın
yarılsın yer
dünyanın uzun avlusuna doğru
narlar kanarken!
Şairi yakından takip ediyor, yolunun her daim güzelliklere açılmasını diliyorum. İyi ki şairler var.