Atını uğurlayan bir dağ kadarım artık. Uzun bir cümle arıyorum ardından, sana söylemek istiyorum. Adımlarım gibi sesim de arkandan geliyor. İnsan yetişemezmiş hiçbir ayrılığa, sana yetişemediğimde öğrendim. Sen gittin, uzun bir cümle kimsesiz evler gibi kaldı aramızda.
Yüksek bir tepeden bakacaksın artık akan zamana. Gölgesinde büyüdüğün ağaçları anacaksın önce, sonra çocukluğunu. Yüzünde küçük bir tebessüm ve göğe şükür. Dünya ile aranda koca bir gökyüzü var artık. Mavi ve sonsuz…
Bir taş çok şey anlatabilir bize yüksek bir tepeden bakarken. Siyah beyaz fotoğrafları, kül kokmayan ağaçları, dağına bir ağıt gibi bakmayan evleri, varlığı yok sayılan toprakları… Biliyorum yüreğinde yeşerdiğin yerde dünyadan çekip gitmenin huzuru var. Taşların bir dili olsaydı yanı başındaki sevdiklerinin mezar taşı ile ne konuşurdun bilmiyorum ama çok özlediğini defalarca tekrarlayacağını biliyorum.
Bizi bıraktığın yerde hâlâ sokakların teri düşüyor kaldırımlara. Sokakların tenine değmeyen yağmur damlaları kirpiklerimde birikiyor. Sesimin yankısı çok yalnız odanda. İkimizin arasında uzun cümleler öldü. İkimizin arasında büyüdükçe sessizleşen ve birlikte hiçbir aynaya bakamadığımız cümleler öldü.
Tenimde akan umursamaz zaman yüreğimde ağır aksak ilerliyor. Geçti denilen her şey bir gece vakti keskin gözleriyle bakan baykuşun suretini andırıyor. Geçmiş, bütün kara parçalarının mahremi.
Bıraktığın bu yokluk nerede biter bilmiyorum. Belki yüzüm sana benzedikçe, belki saçlarımın kır mevsimi geldiğinde. İşte o zaman aynı aynada buluşacağız baba. Belki de yaşlı ve uzun bir cümlede.
Şimdi başını rüzgâra yasla baba. Ağaçları alnından öpen o dağ rüzgârına yasla başını. Çocukluğunun bütün anılarını dolaş. Atına bin yeniden, sonra sıcak bir çorbanın başında dedenle göz göze gel. Uzun yolları yeniden yürü.
Başını rüzgâra yasla baba. Hiç büyüme o tepeden bakarken dünyaya.
*Yazar ve şairimiz Erman Şahin’in yakın zamanda kaybettiği babasına Allah’tan rahmet dileriz.
