Davut Bor – gül kesmiş bıçak içimdeki

sessizliği sabır eden Xêlîl’e

I.
annen sana gül dermişti, ben kokladım.

annen sana gül dermişti, kimseye bırakmadım
iyi şeylere benzeyen elleriyle dermişti
ellerini yüzümden ayırmadım.

II.
soluk almanın çok çeşidi vardı
biri gül koklamak

bu kırmızıyı bu güle kim verdi
bunu anlamak

III.
sen hêsar’da bir güz uçurumu nedir
iyi bilirdin

göynük senin kanındır, akar, üstünde süslü bir kadın gibi gök
aşk ustalığı sadeliğin
yaranızda gül lekesi ezgiler, yaşamak nedir
iyi bilirdin

IV.
annen sana gül dermişti, bunu bilmiyordun
ikibinsekiz kışı
giysisiz bir ihtimalken ölüm

ve lime lime iniyorken kadifeden kar
bir rüyayı umarak pencerelerden uzaklara bakarak
dişlerini söküyordu mümkünün, bilmiyordun.

V.
şuracığında devlet gürzü
şuracığında uygunsuzluğu manzaradaki kardeşliğin
cefa diye savaş deva diye barış
hep başa sarmanın ağrıttığı baş kadar
hep aynı düşü görmenin migrenini
az daha gül demenin kangrenini
bunca şeyin göğüs kanserini
bir de annenin üzerini
ben örttüm.

VI.
annen öldü, gülün kurudu, evinizin önü hâlâ ‘hürriyet caddesi’
sen içimde kırmızıyı sulayan bıçak gibi.

VII.
benim annem gül dermesin.
bıçağın kanla ilgisi yoruyor beni.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir